29 Kasım 2012 Perşembe

gülümseyen takım elbiseliler

merhaba,

çoğu hevesli gencin hayallerini süsleyen özel sektörden bahsetmek istiyorum. hani şu üniversitelerdeki kariyer günlerine katılan insanların müdürü oldukları şirketlerden; süper ötesi fizik, kimya, biyoloji, matematik, genetik, felsefe, psikoloji bilgisi olan dahi genel müdürlere sahip şirketlerden. çoğunun hikayesi aynıdır, "azmettim, başardım." bana o kadar sahtekâr bir söylem gibi geliyor ki bu, anlatamam. neden mi? emek hırsızı bir insan, kendi emeği ile bir noktaya gelemez çünkü. emek çalma işi üzerinden "emekçilik" yapılmaz çünkü. fakat bu insanlar her nasılsa, sağda solda o kadar rahat bir şekilde her alana hakimmiş gibi konuşuyorlar ki, bu benim sinirlerimi alt üst ediyorken, gerçekten bilimle uğraşan, emeğinin hakkıyla bir yerlere gelen insanlara neler hissettiriyor orasını bilemiyorum. bilimsel bir seminer oluyor örneğin, oraya zart zurt şirketinin genel müdürü X vatandaşı katılıyor. öyle bir anlatıyor ki, bilip bilmediği her konuya dalıyor, sağdan soldan duyduğu/okuduğu bilimsel olmayan bilgileri insanlara aktarmaya çalışıyor sonunda da meseleyi "işte ben böyle başardım, siz de başarabilirsiniz"e getiriyor. yok öyle bir şey. serbest piyasa ekonomisinin ve özel sektörün bu denli egemen olduğu bir dünya düzeninde emeğiniz sömürülür, emeğinizden tam verim alamazsınız. sizin emeğiniz üzerinden verim alanlar babasının şirketinin başına geçmiş olan, saçma sapan takım elbiseler içerisindeki, yüzündeki o yapmacık gülümseme ile duran para bağımlılarıdır. kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarlar. şirkette bir tasarruf planı uygulanmak istese, 10 tane müdürün maaşını 1000'er TL azaltacağına, 10 alt kademe (!) insanı işten çıkarırlar. kendi maaşlarına, gelirlerine dokunurlar mı? cevabı çok da zor olmasa gerek.

şöyle bir bakınca lenin de, atatürk de, abdullah öcalan da özel sektöre temkinli yaklaşan -ya da hiç yaklaşmayan- insanlar. bir üçgenin üç ayrı köşesine koyulabilecek bu insanların ortak noktaları arasında bunun olması bir şeyleri kafada dank ettiriyor sanki.

velhasıl, ne marx kadar ne de babam kadar ekonomi bilgim yok, sıradan bir öğrenciyim belki, fakat bazı şeylerin farkına varmak için ekonomi profesörü olmaya cidden gerek yok. tamamiyle insani duygu ve düşüncelerle, insan hayatına değer vererek hareket edince, özel sektörün insanı ne denli küçük düşürdüğünü anlayabiliyoruz. hele o takım elbise içindeki adamlar yok mu? gülümsemeleri küfür gibi geliyor bana!

iyi geceler.

17 Kasım 2012 Cumartesi

tüm zamanların en büyük buluşu: BOOK!

merhaba,

dil bilgisi derslerinde işlediğimiz "yoğunluk" kavramını en iyi açıklayan videolardan biri sanırım.


iyi geceler.

simurg / 30 kasım'da sinemalarda

merhaba,

izlememiş olanlar varsa, haberdar olsunlar diye..



iyi akşamlar.

6 Kasım 2012 Salı

marmara "faşizm" üniversitesi

ben artık bu üniversiteye diyecek bir şey bulamıyorum. buyrun, siz sadece bu haberlere bir göz atın. yaralananların hepsinin kürt/sol görüşlü/bilimden yana olan öğrenciler olması ne garip değil mi (!) bir gün yolunuz düşerse göztepe kampüsü'ndeki özel güvenlikçilerin tiplerine bir bakın. hele ki bir de amirleri mi ne var onların, bıyıklı, tipinden "faşistlik" akan bir adam. ona iyice bakın, gözlerindeki nefreti göreceksiniz.

http://www.imc-tv.com/haber-marmara-universitesinde-satirli-saldiri-3414.html
http://www.imc-tv.com/haber-mude-bir-ogrenci-ulkuculerce-bicaklandi-5306.html
http://www.imc-tv.com/haber-marmaradaki-irkci-saldiri-protesto-edildi-5329.html
http://www.haberturk.com/gundem/haber/561637-marmara-universitesinde-bicakli-kavga
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1106831&CategoryID=77
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16690625.asp
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/470232.asp

iyi geceler dileyecem ama ne derece gerçekçi bir dilek olacaksa artık, neyse, iyi geceler.

11 Eylül 2012 Salı

kelxasi, ermeniler, kan davası ve helikopter sesleri

bir kaç karalama yazmaya başlarken, büyüklerimin anlattığı eski hikayeleri hatırlıyorum. köyümde, kelxasi'de yaşananlar.. fakat arkada ara dinkjian çalarken önce ermeniler geliyor aklıma, eskiden var olduğu söylenen bir ermeni kilisesi varmış kelxasi civarlarında, çok görmek istedim fakat yıkılmış ve yok olmuş tamamiyle. bir de nejeran var, nejeran diye bir köy.. uydurma bir isimle "baltaşı" yazıyor şimdi köye girişteki tabelada. belde olmuş gerçi, köy değil artık statüde. neyse, bu köy ermeni köyü normalde. ermeniler yaşarmış, anadolu ermenileri. zamanla göçe zorlanmış, katledilmiş ve artık çok nadir ermeni aile var orada. babamın söylediğine göre kelxasi de dahil çevre köyler tarım yapmayı ordan öğrenmiş..

bir de bir kan davası olayını anlatmak istiyorum. eskiden kan davası varmış köyde. köydeki evin çatısı yoktu önceden, toprak damdı. babam anlatır yine, babam, amcalarım, dedem, nenem, halalarım birlikte uyurken "pat pat" ses gelirmiş damdan. kan davası yaşadığımız aileden bazı kişiler gelip tüfeklerin dipçikleriyle dama vururlarmış, geceleri o sesten ve küçük yaşta olmanın verdiği korkuyla uyuyamazlarmış babamlar.. bu kan davası sonucunda dehşet verici ölümler yaşadık, bir amcam 12 yaşında çok ağır bir şekilde öldürüldü, nasıl olduğunu anlatmak istemiyorum.. o zaman da savaş varmış, hala var.. bu arada, değerli bir abim sesleniyor bana hakkari'den:
"şimdi sana,
sümbül dağına bakan penceremin dibinde oturmuş yazıyorum,
dışarısı aydınlık,
yine geceyi helikopter sesi bölüyor.."

iyi geceler..